"İÇTE SAĞLIK DIŞTA GÜZELLİK"
- Anasayfa
- Quality Ekim 23 “Muhtaç olduğun kan damarlarındaki kanda gizli”
Muhtaç Olduğumuz Kudret Damarlarımızdaki Kanda Gizli
Covid 19, Ocak 2020 de hayatımıza girdi ve o tarihten bu yana mutasyonlara uğrayarak farklı varyantları ile hala adından söz ettiriyor. Bu virüsler için doğal bir süreç çünkü hiçbir virüs birden yok olmaz. Ancak iyi haber şu ki virüsler genelde konakçısına (yani insanlara) zamanla daha az zarar verir hale gelme eğilimindedir.
Alınabilecek en etkili önlem virüsün zayıflamasını beklemeden, bağışıklık sistemimizi güçlendirmekdir.
Bağışıklığımızı desteklemek, vücudumuzun potansiyelini tam olarak ortaya çıkartmak için yurt dışında “IV Drip” olarak bilinen damar yolu tedavileri oldukça gündemde. Nedir bu IV (ayvi diye okunur; intra-venöz yani damar içi anlamına gelir) tedaviler? Bu yazımda bu konudan bahsetmek istiyorum.
İlk değinmek istediğim; IV NAD+ tedavisi. NAD+; Nikotinamid adenin dinükleotid denilen önemli bir koenzimin kısaltmasıdır. NAD+ vücudumuzda hücresel enerji üretimini sağlar. Bir bakıma vücudun gençlik enzimi de diyebiliriz. Enerji seviyesini yükselttiği için vücudun daha dinamik olmasını, dayanıklılığının artmasını sağlar. Yaşlanma sürecinde vücutta azalan NAD+ seviyesi yerine konulduğu zaman yaşlanmanın etkilerinin yavaşlatılması (ki buna anti-aging etki deriz) mümkün olabilmektedir. NAD’ın bir önemli etkisi de sinir hücreleri üzerindedir. Nörodejeneratif hastalıkların (Alzheimer, Parkinson gibi) tedavisinde koruyucu ya da tedaviye destek olarak etki gösterebilir. NAD ayrıca ruhsal denge ile ilişkili bir nörotrasmitter olan serotonin seviyesini de arttırır.
Yani özetle IV NAD+ için; anti-aging etkileri olan, vücuda zindelik katan, vücut direncini arttıran, depresyon ve anksiyeteye iyi gelen, Alzheimer, Parkinson gibi hastalıkların tedavisine destek olma konusunda umut oluşturan etkinliklere sahiptir diyebiliriz.
Özellikle direncimizin yüksek olmasını istediğimiz bu sonbahar aylarında IV tedaviler arasında sıklıkla tercih edilen bir diğer uygulama ise Glutatyon ve C vitamini. İkisi farklı tedaviler olsa da birbirinden ayırmayı pek doğru bulmuyorum. Çünkü aynı seansta arka arkaya uygulandıklarında birbirlerinin etkilerini ciddi olarak arttırmaktadırlar. Glutatyon bir antioksidandır. Ama öyle sıradan bir antioksidan değil; vücudumuzdaki en temel antioksidandır. Antioksidanlar serbest radikalleri (vücutta fazlaca bulunduğunda sistemi çalışmaz hale getiren çöpler diyebiliriz) uzaklaştırırlar. Aktif glutatyon %90’ın altında düştüğünde serbest radikallerle savaşı kaybetmeye başlarız. Aktif glutatyon %70’in altına düştüğünde ise bağışıklık sisteminde bozulma görülür. Özetle daha düşük glutatyon seviyeleri, daha kötü sağlık anlamına gelir. Bununla birlikte bedenin toplam glutatyon rezervi yüksekse, bağışıklığı ve detoks işlevi daha güçlüdür deriz. Bizim hedefimiz glutatyonu damar yolundan vererek rezervleri doldurmaktır.
Pek çok IV terapi var ama mutlaka bahsedilmesi gereken, olmazsa olmaz ozon terapisi. Ozon terapinin genel vücut sağlığına olumlu etkileri saymakla bitmez. Bu nedenle bir çok farklı hastalığın direkt tedavisinde ya da tedaviye destek olarak yaklaşık 100 yıldır tıpta kullanılmaktadır. Ozon terapi; dolaşım sisteminin düzenlenmesi, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, serbest radikallerin vücuttan atılması, genel sağlığın iyileştirilmesi, yara tedavileri, virüs, bakteri ve mantarlara karşı etkinlik gibi pek çok alanda yarar sağlamaktadır.
Yani sağlıklı yaşam için muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki kanda gizli..
Bu vesileyle Atamızın bize armağan ettiği Cumhuriyetimizin 100. yılını kutluyorum! Her karışında şehitlerimizin şanlı kanının olduğu vatanımız nice güzel yüz yıllar var olsun!