"İÇTE SAĞLIK DIŞTA GÜZELLİK"

Güzelliğin Felsefesi

İnsanlığın var oluşundan yana kendisini esir alan duygusu meraktır. Bu içgüdü ile birçok şeyi araştırıp öğrendiği gibi, ona huzur verecek şeylerin de peşinde olmuştur. Bunlardan biri de “güzellik”tir.

Güzellik duygusu her insanda vardır; ancak “güzellik olgusu” felsefi olarak ilk kez Yunan filozofları tarafından Antik Çağ’da ele alınmış ve bunun üzerinde düşünüp eserler üretmişlerdir.

Pythagoras; güzel olanın  uyumluluk olduğunu söylemiş. Herakleitos, bu uyumun zıtlıklarla sağlanabileceğini ileri sürmüş. Empedokles, güzellikle sevgi-aşk arasında ilgi kurup, konuya farklı bir boyut kazandırmış. Demokritos, güzeli doğada değil insanda aramak gerektiğini söylemiş; Sokrates bunu geliştirip asıl güzelliğin ruh güzelliği olduğunu vurgulamıştır. Platon, güzeli de idea öğretisine göre yorumlamış; dünyadaki tüm güzellikler idea olan güzelin yansımasından ibarettir demiştir. Aristoteles, Platon’un güzellik anlayışına karşı çıkarak, güzelin nesneden kaynaklandığını kabul etmiştir.

Aydınlanma Çağı’nda ise Leonardo Da Vinci, Alexander Gottlieb Baumgarten ve Immanuel Kant, güzellik olgusu ile ilgilenen filozoflardan olmuştur.

Bu filozların güzellik tanımları modern tıpta kullandığımız estetik bakış açısına ışık tutmuştur. Günümüzde estetik alanındaki hekimlik bilim ile sanatın resitali haline gelmiştir. Yüze yapılan medikal estetik işlemlerinde, saç ekiminde saç çizgisini belirlemede, estetik cerrahi işlemlerinde doğru oranları hesaplarken hala Leonardo da Vincinin eserlerinden ilham alır, altın oran hesabını yaparız.

Bizler ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca diyen Karacaoğlan’ı yetiştiren topraklarda büyüdük,  “güzelliğin on par’ etmez bu bendeki âşk olmasa” diyen Aşık Veysel’in dizeleriyle iç çektik. Bazen hayat mücadelesinde unutsak da aslında biz güzelden, güzel bakmaktan, güzel görmekten anlarız.  2024; etrafımızı saran sonsuz güzellikleri görmemize fırsat versin. İyi seneler!